-
1 bol keseden atmak
to be free with, to scatter promises around -
2 bol
bol1 weit; reichlich; Schuh, Kleid (zu) weit, reichlich;bol bol oder bol bolamaç in Hülle und Fülle;bol doğramak Geld vergeuden;bol gelirli einbringlich; rentabel;bol keseden atmak dick auftragen; goldene Berge versprechen;bol sözlü Schwätzer m, -in f;bol şans(lar) viel Glückbol2 <- lü> Ballspiel n; Kegeln nbol3 <- lü> Bowle f -
3 bol
изоби́льный оби́льный* * *I1) широ́кий, свобо́дный, просто́рный (об одежде, обуви)2) оби́льный, изоби́льныйbol bol — оби́льно, ще́дро, в изоби́лии
bol bulamaç — оби́льно, с избы́тком, вдо́воль
II - lübol keseden — ще́дро, мно́го
крюшо́н -
4 bol
"1. plentiful, abundant, ample, copious. 2. wide and loose-fitting; too large. - biçmek /ı/ to estimate lavishly. - bol/bulamaç amply, abundantly, generously. - doğramak 1. to spend lavishly. 2. to be lavish in promises. - keseden atmak to make extravagant promises, scatter promises around. - paça 1. a wide trouser leg, baggy trouser leg; bell-bottom trouser leg. 2. slovenly, untidy. - şekilli polymorphous." -
5 щедрый
cömert; bol* * *1) врз cömertще́дрый челове́к — cömert / eli açık / vergili adam
ще́драя земля́ — cömert toprak
он щедр на посу́лы / обеща́ния — перен. bol keseden vaitlerde bulunur
он совсе́м не щедр на слова́ — перен. lakırdı ağzından dirhemle çıkar
2) bol; ağırще́дрые пода́рки — ağır hediyeler
ще́дрые дожди́ — bol bol yağan yağmurlar
••щедро́й руко́й — cömertçe
-
6 kese
kese1 (kleiner) Beutel; Futteral n; Tasche f; Geldbörse f; Frottierhandschuh m;kesenin ağzını açmak fig tief in die Tasche greifen;kesenin dibi görünmek fig Geld dahinschmelzen;-in kesesine bir şey girmemek keinen Nutzen von etwas haben;benim keseme ne girecek? was habe ich davon?;bol keseden a abw freigebig; aus dem Überflusskese2 kürzest-, direkt(est) (Weg);kese yol Abkürzung f;keseden auf dem kürzesten Wege -
7 скупиться
cimrilik etmek; kıyamamakскупи́ться на де́ньги — paraya kıyamamak
не скупи́ться на обеща́ния — bol keseden vadetmek
не скупи́ться на похвалы́ — övmekte cömert davranmak
-
8 широковещательный
в соч.широковеща́тельные заявле́ния — ирон. bol keseden yapılan vaitlerle dolu demeçler
-
9 auftragen
auftragen <unreg, -ge-, h>1. v/t sürmek, yaymak;jemandem etwas auftragen b-ni bş-le görevlendirmek;jemandem auftragen, etwas zu tun b-ni bş-i yapmakla görevlendirmek2. v/i şişman göstermek;dick auftragen bol keseden atmak -
10 kese
Iп1) мешо́чек; су́мочкаmühür kesesi — мешо́чек для [хране́ния] печа́ти
tütün kesesi — кисе́т
2) перен. кошелёк, карма́нkesenin ağzını açmak — а) транжи́рить де́ньги; б) раскоше́ливаться
kesenin dibi görünmek — быть опустошённым (о кошельке)
keseye dokunmak — бить по карма́ну
keseye elvermemek — быть не по сре́дствам кому
her keseye elverişli — [обще]досту́пный (о цене); ка́ждому по карма́ну
3) ба́нная ва́режка (для растирания)- a kese sürmek — растира́ть ба́нной ва́режкой
◊
kesesine hiç bir şey girmemek — не име́ть никако́й по́льзы◊
bol keseden — ще́дро, широко́ II1.кра́ткий, кратча́йший2.(тж. kese yol) кратча́йший путь -
11 Fuß
1) ayak;am \Fuß des Berges dağın eteğinde;zu \Fuß gehen yürüyerek [o yayan] gitmek;gut zu \Fuß sein ayağına çabuk olmak;von Kopf bis \Fuß baştan aşağı;auf großem \Fuß leben bol keseden yaşamak;auf eigenen Füßen stehen ( fig) kendi yağıyla kavrulmak;mit jdm auf gutem \Fuße stehen biri ile iyi anlaşmak;\Fuß fassen ayak uydurmak;jdn auf freien \Fuß setzen birini serbest bırakmak2) ( einer Säule) kaide -
12 voll
voll [fɔl]I adjbrechend \voll tıklım tıklım dolu, tıka basa dolu;halb \voll yarısına kadar dolu;mit \vollem Mund ağzı (yemek) dolu;aus \vollem Hals avazı çıktığı kadar;ich bin \voll ( bis oben hin) ( fam) tıka basa doydum;einen Teller \voll essen bir tabak dolusu (yemek) yemek;aus dem V\vollen schöpfen hazırdan yemek;im V\vollen leben bolluk içinde yaşamak2) ( erfüllt) dolu;\voll(er) Freude sevinç dolu, sevinç içinde4) ( rundlich) tombul5) ( Stimme) tok;\volles Haar haben saçı gür olmak6) ( vollständig) tam, tüm, bütün;eine \volle Stunde warten tam bir saat beklemek;in \voller Größe tam boy;das \volle Ausmaß der Katastrophe afetin tam boyutları;in \voller Fahrt tam gaz giderek;die \volle Verantwortung tragen bütün sorumluluğu taşımak;in \vollem Ernst tam bir ciddiyetle;\volle Kanne (sl) Allah ne verdiyse;in \voller Schönheit (a. iron) bütün güzelliğiyle;der \volle Kaufpreis satış fiyatının tamamı;jdn nicht für \voll nehmen birini ciddiye almamakII adv\voll bezahlen tamamen ödemek;\voll und ganz baştan başa, tamamen;den Mund \voll nehmen bol keseden atmak;2) ( mit aller Wucht) bütün ağırlıyla3) (sl) ( total) komple
См. также в других словарях:
bol keseden — zf. Bol bol, ölçüsüz biçimde Biz de bol keseden duygulanıverdik, o atmosfer içinde. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
bol — 1. is., lü, Fr. bol Özel bir cam içinde likör, şarap, meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içki 2. sf. 1) İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm. P … Çağatay Osmanlı Sözlük
kese — 1. is., Far. kīse 1) Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba Boynundan bir kese çıkardı fakat içine bakmadan ani bir fikirle yüzü kızardı. H. E. Adıvar 2) sf. Bu küçük torba miktarında olan Üç kese tütün.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hediye etmek — armağan olarak vermek Başında kâhyanın bol keseden hediye ettiği beyaz kasket, doğru arkadaşlarını bulmaya gitti. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ulufe vermek (veya dağıtmak) — tar. 1) Osmanlılarda askerî ve sivil kuruluşlardaki görevlilere üç ayda bir verilen ücreti dağıtmak 2) mec. yerli yersiz bol keseden para harcamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ahkâm kesmek — 1) çekinmeden kesin yargılarda bulunmak İşin içinde olmanın verdiği rahatlıkla bol keseden ahkâm kesen akıl hocalarının eleştirilerine hedef olmayı önleyemezler. T. Halman 2) bilir bilmez konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük